“Eğitim bir toplumu, bir milleti veya bir devleti, ileri modern medeniyetler seviyesine çıkaran tek unsurdur”
26 yıllık eğitimcilik hayatı olan ve eğitime hizmet etmekten bıkmayan bir eğitimci Talip Koç. O, emekli olduktan sonra bile vazifesini bırakmamış ve gerek siyasi oluşumlarda gerekse sivil toplum kuruluşları aracılığıyla eğitime hizmet etmeye devam eden adeta bir eğitim gönüllüsü…
Milli Eğitim Müdürü olarak emekli olan Koç ile, Beylikdüzü ilçesinde ve ülkemizde eğitim sistemi, özel okullar ve kaynaştırma öğrenciler gibi pek çok konuyu içeren faydalı bir söyleşi gerçekleştirdik.
– Türkiye’de eğitim sistemi ülke yapısına uygun mu sizce? Bir eğitimci olarak hayalinizde mutlaka bir sistem vardır. Biraz anlatır mısınız?
Talip KOÇ– Özellikle son senelerde, her kademedeki okul sayılarında hızlı artışların olduğu, eğitim kurumlarımızın fiziki ve alt yapılarında ciddi iyileştirmelerin yapıldığı, çok yetersiz kalan derslik sayılarının kısa zamanda önemli oranda arttırıldığı, ders araç gereçlerin tam anlamı ile baştan aşağı yenilenerek günümüz şartlarına uygun hale getirildiği gerçeği herkes tarafından kabul edilmektedir. Artık, ders kitaplarının ilkokuldan başlamak üzere, eğitimin tüm kademelerinde ki öğrencilerimize zamanında, eksiksiz ve ücretsiz olarak devletimiz tarafından dağıtılmasını da, önemli bir hizmet olduğu ve aynı zamanda devletimizin ekonomik gücü anlamında bize geldiği noktayı açık olarak anlatmaktadır.
Ancak; özellikle son senelerde sınav sisteminde yapılan değişiklerin sık sık yapılması ve bu değişikliklerin yapılacağına dair gerekli açıklamaların yeterince yapılamaması, veli ve öğrencilerimizi ciddi anlamda huzursuz ettiği, hatta bazı mağduriyetlere dahi yol açtığı gerçeğini de kabul etmemiz lazım.
Hayalimdeki sisteme gelince. Çocuklarımızın yeteneklerini ilkokuldan itibaren doğru bir şekilde tespit etmek, ileri kademelerde çocuktaki yeteneğin netleştirilmesi ve böylelikle okul ve öğrencilik hayatına istekli olarak devam etmesinin sağlanmasını önemsiyorum. Öğrencilerimiz her türlü sınavda okudukları okulların eğitim ve donanım durumuna göre ayrı ayrı değerlendirilmesi , eğitimde fırsat eşitliği ve adil devlet anlayışı gereği son derece gerekli ve önemli buluyorum.
– Genel eğitim sisteminden çok Beylikdüzü ile ilgili sorular sormak istiyorum. İlçemizde eğitim seviyesi ülke geneline göre ne durumda?
Talip KOÇ- Genel anlamda İlçemizi, eğitim konusunda çok şanslı görüyorum. İstanbul genelinde eğitimde sayılı ilçeler arasında yer almaktayız. Öncelikle coğrafi olarak ilçemize baktığımızda, ilçemizin konumu, ulaşımı, ve alt yapısı eğitime çok uygun olduğu görülür. Ayrıca; eğitime karşı duyarlı ve ilgili bir nüfusun olmasını da, bu konuda önemli bir faktör olarak değerlendirebiliriz. Bütün bu faktörlerin bir araya gelmesi ile, eğitime büyük avantajlar sağlandığını düşünüyorum. Nitekim İlçemiz Beylikdüzü’nde olan Yaşar Acar Fen Lisesi Türkiye birincisini çıkarmış bir okul olması, bir bakıma ilçemizdeki eğitim seviyesinin yüksek olduğu gerçeğini bize açık olarak göstermiş olmaktadır. Tabii ki, eğitimde sürekli kaliteyi artırmak, var olan çıtayı en üst seviyeye çıkarmak, olmazsa olmazlarımız arasında yer almalı. Bir ülkenin eğitiminde oturmuş bir sistemin var olmasının yanı sıra, başarı ve kalitenin sürekli olması, o ülkenin geleceğinin sağlam ve parlak olacağının garantisi anlamına geldiğini düşünüyorum. Bugün Milli Eğitimin yıllardan sonra, bütçeden en fazla pay almış olması, sanırım eğitimin önemi ve olması gereken yere gelmesi için, özel bir önemin verildiği, geç de olsa bunun anlaşılmış olması, son derece olumlu ve sevindirici olduğunu düşünüyorum.
– İlçemizde yeteri kadar okul var mı? Devlet okullarında bazı bölgelerde sınıfların biraz kalabalık olduğunu görüyoruz. Okul öncesi eğitim için mesela, yeterli mi derslik sayısı?
Talip KOÇ- Maalesef ilçemizde yeteri sayıda devlet okullarının olduğunu söyleyemeyiz. Özellikle son yıllarda ilçemizde yapılan okulların sayısında düşüş olduğu, buna karşılık özel okulların ise, hızlı şekilde arttığını görebiliyoruz. Bazı mahallelerimizde acil olarak devlet okullarına ihtiyaç olduğunu biliyoruz. Örnek olarak; , Barış mahallemize 1 adet İlkokul ve 1 adet ortaokulun acilen yapılmasına ihtiyaç olduğunu söyleyebiliriz. İLÇEMİZDE buna benzer örnekleri çoğaltmamız mümkün. Özellikle son senelerde yeteri sayıda devlet okullarının yapılmaması, sınıflarda yoğunluğun artmasının ana sebebi olarak karşımıza çıkmaktadır. Devlet okullarında sınıf yoğunluğu artması demek, öğrencilerin özel okullara geçmelerinin önemli bir nedeni demek oluyor ki, bu husus bir çok velimizi maddi olarak da sıkıntıya soktuğunu yakından bilmekteyiz.
Maalesef, Okul öncesi eğitim için dersliklerimiz, bariz şekilde yetersiz durumda. Okullarımızda çok kısıtlı olan okul öncesi kontenjanları için, kayıt alanındaki öğrenci ile, bir iki gün içinde hatta daha kısa bir sürede dolduğunu, kontenjan fazlası olanlar, boşalabilecek kontenjanlar için sıraya alındıklarını görmekteyiz.
Okul öncesi kayıtları başladığında, ilk gün elde olmayan çeşitli nedenlerle kaydını kaçıran velilerin, bu kayıt sistemine göre mağdur olduklarını görmekteyiz. Halbuki, kayıt süresi içinde yapılan kayıtlar içerisinden kura sistemi ile kesin kayıtları almak, daha adil ve vicdani olacağını düşünüyorum.
–Ülkemizde olduğu gibi ilçemizde de ne yazık ki kaynaştırma öğrenciler ile ilgili sıkıntıların pek çok okulda aşılamadığına şahit oluyoruz. Alt sınıfların işleyişi ile ilgili muammalar var. Engelli çocukları eğitime ve topluma kazandırmanın yolu nedir sizce?
Talip KOÇ- Görme bozukluğu, duygu davranışı yetersizliği , işitme yetersizliği, zihinsel yetersizliği ve öğrenme güçlüğü olan öğrenciler, kaynaştırma öğrencileri kapsamında değerlendirilmektedir.
Bu kapsamdaki çocuklarımızın topluma kazandırılmasının en başında; yeterli sayıda ve yeterli kontenjanları bulundurabilen merkezlerin var olmasının yanı sıra, burada görev yapan tüm personellerin alanlarında daha kapsamlı ve son derece yüksek düzeyli eğitim almaları, kaynaştırma sürecine önemli katkı sağlayacağı, dolayısıyla daha çok yaralı olacağını düşünüyorum. Son zamanlarda, engelli çocuklarımızın topluma kazandırılması için devlet, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör işbirliğinde büyük adımlar atılmaktadır.
Örneğin; Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın devlet koruması altındaki zihinsel engelli çocukların, günlük hayata uyum sağlamaları için başlattığı ‘Umut Evi’ projesi, böyle bir işbirliği sonucunda hayata geçirilmiştir. Umut Evi’nde kalan çocuklar, bir yandan özgür bir ev hayatı yaşayıp mahalleyle entegre olurken, bir yandan da çeşitli mesleklerde eğitilmeleri için iş kur, ya da belediyelerin açtığı kurslara katılabilmeleri olumlu bir adım olarak değerlendiriyorum. Bu tür proje ve uygulamalar güzel olduğu kadar, aynı zamanda ülkemize yakışan birer çalışma olarak değerlendiriyorum.
-İlçede her geçen gün artan özel okullar için ne düşünüyorsunuz? Ailelere önerileriniz ya da uyarılarınız var mı?
Talip KOÇ- Son zamanlarda ilçemizde özel okullarda gözle görülür bir artışın olduğu görülmektedir. Eğitimciliğin, son derece ciddi ve kutsal bir meslek olduğunu düşünüyorum. Özel Eğitim sektöründe son zamanlarda, eğitimcilerden ziyade, mesleği eğitim olmayanların sayılarında hızlı bir artışın olduğunu da görmekteyiz. Sadece ticaret amaçlı eğitim yapılmamalı. Aynı zamanda ÖNCE iyi bir insan, iyi bir yurttaş, iyi bir evlat, iyi bir kardeş ve iyi bir birey olması için de, azami gayret ve önem verilmelidir. Bu konuda Özel okulları genel anlamda yetersiz gördüğümü rahatlıkla söyleyebilirim. Yetersiz olsa da, devlet okullarında belirtilen hususlara biraz daha dikkat edildiğini biliyorum. Dolayısıyla ailelere önerim, devlet okullarını tercih etmeleridir.
-Özel okullarda teşvik ödemelerini devletin bundan sonra yapmayacağı açıklandı. Bu pek çok okulun kapanmasına neden olacak gibi görünüyor. Siz nasıl değerlendirirsiniz ?
Talip KOÇ- Evet. Milli Eğitim Bakanımızın bu konuda net açıklamaları oldu. Kademeli olarak zamanla verilen teşviklerin tamamen kaldırılacağı açıklaması, bu sektöre tabiri caizse bir yeni ayar verilmek isteniyor anlamı çıkmaktadır. Haliyle, bu sektörde olanların bir çoğunda sıkıntılar yaşanabilir. Yani kendi başına ayakta durabilecek olanlar, bu sektörde kalacağı anlamına geliyor. Dolayısıyla, yeni özel okulların açılması yavaşlayacaktır. Haliyle ayakta durmayı başaran özel okulların daha çok değer alacağını düşünüyorum.
-Hem siyasette hem de STK’lar ile işbirliği içerisinde eğitime katkı sağlamaya devam ediyorsunuz. Geçtiğimiz günlerde Beylikdüzü Sakinleri Derneği Eğitim Komisyonu Başkanlığı görevini üstlendiniz. Komisyon hakkında bilgi alabilir miyiz?
Talip KOÇ- Bir eğitimci olarak, sağlıklı olduğum sürece, eğitim başta olmak üzere bir iş ile iştigal olmak, uğraşmak, aktif olmayı ve insanlara faydalı olabilmek, en büyük arzum diyebilirim. Yapmakta olduğunuz bir çalışmayı isteyerek ve inanarak yapıyor iseniz, yorulmak yerine huzur ve heyecan içinde olursunuz. Siyasetin ve eğitimin yanı sıra, sivil toplum kuruluşları ile de hemhal olmam bana huzur ve neşe vermektedir. Bu amaçla arkadaşlarımızın davetleri ile kurulan ‘’ BEYLİKDÜZÜ SAKİNLERİ DERNEĞİ’’ yönetim kurulunda yer alarak (BEYSAD) çalışmalarımıza başladık. Bu derneğin esas amacı, Beylikdüzü’nün tamamına hitap etmek, Beylikdüzü sakinlerinin sıkıntılarına bir nebze de olsa çare olabilmek, hiç bir Beylikdüzü sakinini, bir diğerine göre farklı bakmamak ve asla siyaseti gütmeden, her bireye eşit mesafede olabilmektir. Bu kapsamda, BEYSAD bünyesinde kurulan komisyonlardan bir tanesi Eğitim Komisyonu olunca, haliyle komisyon başkanlığı görevini önümüzde hazır bulmuş olduk. Eğitim camiası ile son derece iyi diyalog halinde olduğumu söyleyebilir. Dolayısıyla Beylikdüzü’lü vatandaşlarımıza eğitim konusundaki sorun ve taleplerine bir STK mensubu olarak yardımcı olmaya çalışmak en büyük arzum. İnşallah başarılı oluruz diye düşünüyorum. Bu vesile ile, BEYSAD olarak yapacağımız tüm çalışmaların isabetli ve başarılı olmasını temenni ederken, Beylikdüzü Sakinlerimize de hayırlı olmasını diliyorum.
-Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Talip KOÇ- Eğitim bir toplumu, bir milleti veya bir devleti, ileri modern medeniyetler seviyesine çıkaran tek unsur olduğu gibi, bir toplumu bir milleti veya bir devleti gerek ekonomi, gerek kültürel ve gerekse sosyal anlamda batıran ve alt seviyelere düşüren de, yine eğitim olduğunu düşünüyorum,
Selam ve saygılarımı sunuyorum.
Röportaj : Bilgen Öniz Kütükoğlu
Bir cevap yazın